Mustafa Kemal

ÇANAKKALE SAVAŞLARI SIRASINDA
      BASININDA MUSTAFA KEMAL
      Y. Doç. Dr. Ahmet Esenkaya
      Önsöz
      Tarihi bilmek, düne ait olanları öğrenmek anlamına geldiği kadar, ‘erken uyarı sistemi’ anlamına da gelmelidir. Çünkü ‘erken uyarı sistemi’nden kasıt sadece bilgilenme değildir. Bilakis ‘tarih bilinci’ dünü iyi yorumlama, ibret alma, dünün olumlu-olumsuz yönlerini iyice öğrenip geçmişten ders çıkarma, daha önce düşülmüş hatalara bir daha düşmeme gibi, her devrin insanına pek çok ve bedelsiz hizmetler sunar. Onu okumayı bilirsek, o hizmetlerden yararlanabiliriz.
      Bir de tarihte liderler vardır ki onları anlamak, onlara varis olmak, onlardan istifade etmek de bedelsizdir. Ama önce onları ön yargısız okumak, ders almanın birinci şartıdır. Anlamaya çalışmak, anlayanı okumak, düşünmek, karar vermek ve uygulamaya koymak. Hele uygulamaya konamayan bir bilginin ne kadar kıymeti olduğu har zaman tartışmaya açıktır.
      Burada özellikle Çanakkale’de tarih sahnesine çıkan Mustafa Kemal’in tarih hakkındaki şu sözleri ne kadar manidardır: “Bir milletin ne gibi meziyetlere ve kabiliyetlere sahip olduğunu anlayıp öğrenebilmek için, o milletin idarecilerinin insanlık tarihini ve bilhassa milli tarihini çok okumuş ve hazmetmiş olması şarttır. Başarılı olmanın birinci sırrı burada bulunmaktadır. Aksi takdirde, idare edenler hüküm ve kararlarında daima başarısızlığa uğramaya mahkûmdurlar.”

      Giriş
Atatürk’ü anlamak, bir bilim insanı için belki en anlamlı uğraşlardan biridir. Mustafa Kemal Bey, Çanakkale’de 19’ncu İhtiyat Tümen Komutanı Kurmay Yarbay idi ve aynı zamanda ilk günkü (25 Nisan 1915) Anzac saldırısının karşısındaki ‘kaderin insanı’ydı. Çünkü o, 261 rakımlı tepede bekliyordu, vatanını harim-i ismetini çiğnetmemek için. Üstün başarılar gösterdi. Peşinden 1 Haziran 1915’te Albaylığa terfi etti. Hele 8 Ağustos 1915 günü kendisine 5’nci Ordu’dan teklif edilen yeni görevi kabul ederken sadece bir şey istedi: Anafartalar Grup Komutanlığı. Rütbesi...